Malta
- Kaan Erinç
- 6 Oca 2023
- 10 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 9 Oca 2023
Malta gezimizi 2022'nin sonu için yılbaşını orada geçirmek üzere planladık. Yılbaşını geçirmek için Avrupa'daki ülkelerin bir çoğu uygun bir tercih olmuyor. Çünkü bu ülkeler genellikle Noel zamanı daha hareketli olup, sonrasında herkes tatil moduna giriyor ve tatillerini aileleri ile birlikte geçirmeyi istiyor. Bundan dolayı belli başlı bazı konumlar hariç Avrupa yılbaşı gecesi kutlamaları hariç oldukça standart bir gezi noktası haline geliyor. Malta ise yılbaşı için oldukça uygun bir yer tercihi. Özellikle de güneyde, Akdeniz'in ortasında olduğu için hava durumu olarak kışın dahil içinizi ısıtacak bir tatil yeri. Bizim gezimiz için planladığımız tarihler olan 29 Aralık - 1 Ocak tarihlerindeki hava durumu gündüz 20 C, geceleri ise 14 C civarındaydı. Sürekli güneşli, ara ara parçalı bulutlu bir hava söz konusuydu. Zaten adada yağış oldukça az ve nadir oluyormuş.

Malta'ya haftanın her günü İstanbul'da THY'nin biri sabah, biri akşam olmak üzere 2 seferi bulunuyor. Dolayısıyla sabah gidişi seçip, dönüş için ise akşam uçuşunu seçmek gün kaybı yaşamadan bir tatil için harika. Uçak biletlerimizi seyahatimizden 3 hafta kadar önce almıştık, elbette Booking üzerinden otel rezervasyonumuzu da aynı zamanda yaptık. Yer tercihimizi St.Julians'tan yana kullandık. Burası gece hayatı için daha popüler bir bölge. Gezimizin başlıca sebebi yılbaşı kutlaması olduğu için bu seçimi yaptık. Yeni yıla giriş için merkezde kutlamalar yapılıyor ve oraya da kolay ulaşımı olan bir bölge burası. Otelimiz ise Hotel Argento. 3 gece konaklama 2 kişi için 315€. İlave olarak girişte 2 kişi için 3€ şehir vergisi ödemeniz gerekiyor. İngiliz tipi priz sistemine sahip oldukları için dönüştürücünüz yoksa resepsiyondan temin etmeniz gerekiyor. 5€ depozito ile alabilirsiniz, çıkarken geri getirdiğiniz zaman depozitoyu geri alıyorsunuz.
Seyahatimizdeki (30 Aralık 2022) kur:
1€ = 19,90 TL

Malta, Güney Avrupa'da, Orta Akdeniz'de yer alan, Sicilya'nın güneyindeki bir adalar devletidir. Malta takımadaları 3 büyük (Malta, Gozo ve Comino), 2 küçük adadan oluşur. Takımadalar arasında en büyüğü olan Malta 237 km²dir (yaklaşık olarak Çeşme kadardır). 1964'te bağımsızlığını kazanmış, 2004'te Avrupa Birliği üyesi olmuş ve 2008'de Euro alanına dahil olmuştur.
1.Gün
Uçağımız sabah 08:05'te İstanbul Havalimanı'ndan (IST) kalkış yapıyor ve iki buçuk saatlik bir uçuş sonrasında yerel saat ile (Türkiye ile Malta arası kış saati döneminde 2 saat fark bulunuyor) 08:30'da Malta Havalimanı'na (MLA) varıyoruz.
Malta Havalimanı oldukça küçük, uçaktan inip binaya kendiniz yürüyorsunuz. Az uçak gelmesine ve biz vardığımızda sadece bizim uçak iniş yaptığı halde pasaport kontrol için 6 gişe açık. Birçok Avrupa ülkesinde uzun kuyruklar oluşan pasaport kontrol noktalarının aksine birkaç dakikada geçebiliyorsunuz. Schengen vizesi dışında herhangi bir evrak, form, vs. de istemiyorlar.
Havalimanından çıkıp Uber ile bir araç çağırıp otele geçiyoruz. Yaklaşık 25 dakikalık yolculuk 14,5€ tutuyor. Aslında araba kiralamak çok ekonomik oluyor, ancak Malta'da trafik tersten işliyor, direksiyonlar sağda. Ters trafiğe alışık olmadığımız için riske girmiyoruz. Araba kiralamak isterseniz ise 3 günlük ekonomik bir araba kirası toplam 40€ civarında.

Otele erken giriş yapıyoruz ve yerleştikten sonra biraz dinleniyoruz. Sonrasında otelin hemen çok yakınında bulunan Spinola Bay civarını biraz gezip, bir şeyler atıştırmak için Cafe Cuba isimli, koyun hemen kenarında yer alan kafeye oturuyoruz. Bir pizza ve 2 bira için 21€ ödüyoruz. Sonrasında ise ilk gezi durağımız olan Popeye Village için Uber çağırıp yola düşüyoruz. Yolculuk 22€ tutuyor.

Burada kısaca adadaki ulaşım hakkında da biraz bilgi verelim. Aslında toplu taşıma yani otobüsler ile ulaşım oldukça rahat ve ekonomik. Ancak ne yazık ki süreler biraz uzun sürüyor. Vakit sıkıntısı olan durumlarda Uber veya Bolt hızlı çözüm sunuyor. Google Maps kullanarak gideceğiniz yere hangi otobüs hattı ile gidebileceğinizi rahatlıkla bulabilirsiniz. Bineceğiniz durak ve saat, ineceğiniz durak ve saate kadar tüm detayları veriyor. Otobüslere 2€ nakit ödeme yaparak binebilirsiniz, ancak bazı duraklarda yer alan bilet makinelerinden veya çeşitli yerlerden alabileceğiniz 15€ değerindeki Tallinja Card ile 12 biniş hakkı satın alabilirsiniz. Her binişten sonra ilk 2 saat boyunca ücretsiz olarak otobüs kullanabiliyorsunuz. Nakit ödeme yaparsanız da fişinizi saklamayı unutmayın, bu fiş de 2 saat ücretsiz kullanım için geçerli. TD kodlu otobüsler ise %50 pahalı ancak transit hat oldukları için yarı sürede gideceğiniz yere sizi ulaştırıyor.
Saat 15:30 gibi Popeye Village yani Temel Reis Köyüne ulaşıyoruz. Burası aslında bir tema park ve daha çok çocuklar için. Ama biz de çok beğendik. Kesinlikle gezilmesi gereken bir yer. Giriş kişi başı 15€. Bu fiyata bir posta kartı ve bir külah da popcorn dahil. İçeride hemen hemen her binanın içi gezilebiliyor. Bizim gittiğimiz zamandan dolayı her yer Noel temalıydı. Hatta tüm çalışanlar Noel Baba ve cinleri kostümü giyiyordu. İçerideki kafede oturup birer kahve içerken güneşi batırıyoruz ve dönüşe geçiyoruz. Dönüş için kişi başı 5€ fiyatlı bir shuttle (servis aracı) koymuşlar. Sizi istediğiniz bölgeye kadar götürüyor. Toplu taşımadan yine biraz pahalı ama konfor ve süre için oldukça makul.

Otelin yakınlarına gelince biraz dolaşmaya karar veriyoruz. Paceville ve St.George's Bay bölgesine yürümek 8-10 dakika sürüyor. Burası daha çok gençlerin takıldığı, gece kulübü ve barlar ile dolu, aynı zamanda en büyük zincir otellerin yer aldığı bir bölge. Bu bölgede bizim için çok büyük olmasa da Malta için büyük bir AVM yer alıyor, çeşitli dünya markalarını bulabilirsiniz. Biraz sokakları turladıktan sonra yine St.Julian's tarafına dönüyoruz ve akşam yemeği için biraz ilerisindeki Naar Restaurant'a gidiyoruz. Otelimize 10 dakika yürüme mesafesindeki bu restoran daha önceden bize tavsiye edilmişti, biz de görünce beğendik. Balluta Bay'de, denizin tam kenarında yer alıyor. Yemekler oldukça lezzetli, saat 20:00'a kadar Happy Hour ile bir kokteyl alana ikincisi bedava. Burada güzel bir akşam yemeği ve yanında içtiğimiz kokteyller için 90€ ödüyoruz. Çalışan iki tane Türk garson varmış, bizi görünce hemen gelip selam verdiler. Hatta hoş bir muhabbet şansı bulduk. Bize ada, ulaşım, vs konusunda da yardımcı oldular.
Gece olup güneş batınca hava biraz serin oluyor. Ayrıca inanılmaz çiğ yağıyor. Sanırsınız yağmur yağdı. Özellikle kıyı bölgelerde yerler, masalar, hatta üzerinizdekiler ciddi şekilde ıslanabiliyor.
Güzel bir gün ve gecenin ardından artık dinlenme zamanı. Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş ile otelimize dönüyoruz ve kendimizi bir sonraki güne hazırlıyoruz.
2.Gün
Sabah otelden ayrılıp yakınlarda kahvaltı yapabileceğimiz bir yer arayışına giriyoruz. Spinola Bay'de Saint Julian's Band Club isimli restorana karar veriyoruz. English Breakfast, omlet, kruvasan, vs. mevcut. Kahvaltılar 5-7€, omletler 5€, kruvasan 1,5€. Sonrasında toplu taşıma kartımızı alıp TD13 numaralı transit otobüs ile Valetta'ya doğru yola çıkıyoruz. Normal otobüslerle 40 dakika civarında süren yol transit ile 15 dakika kadar sürüyor. Otobüs sizi Valetta'nın en merkezi yerine kadar götürüyor.
Valetta, Malta'nın başkenti. 16.yüzyılda St. John Şövalyeleri tarafından kurulmuştur. Şehrin ismi ise Malta Şövalyelerine ait bir tarikatının önemli lideri olan Jean de Valette’dan gelmektedir. Barok mimarisinin muhteşem bir yansıması olan yarımada şeklindeki şehir, birçok tarihi binası ile UNESCO Dünya Miras Listesi'nde de yer almaktadır. Şu anda ise mükemmel bir gezi merkezi olmuştur. Tarihi taş binalar günümüzde ünlü markaların mağazaları, şık restoranlar olarak karşımıza çıkıyor. Bizim gezimizin zamanı nedeniyle tam meydana Christmas Market kurulmuş. Ayrıca dönme dolap, atlı karınca, Noel Baba ile fotoğraf çekilme gibi aktiviteler de mevcut. Ancak saat biraz erken olduğu için henüz hepsi açılmamış. Bu bölgeyi biraz turlayıp, akşam yemeği için önceden tavsiye aldığımız bir restorana rezervasyon yaptırıp bir süreliğine başka bir bölgeye gidiyoruz.
Valetta, tüm otobüslerin merkez terminali gibi. Buradan her yere direkt otobüs bulabilmek mümkün. 81 numaralı otobüse biniyoruz ve Marsaxlokk isimli küçük sahil kasabasına yaklaşık 40 dakikada ulaşıyoruz. Marsaxlokk, tam bir balıkçı kasabası. İzmir Eski Foça'ya inanılmaz benziyor. Sahil boyunca balık restoranları, hediyelik eşyacılar bulunuyor. Bütün koy ise ahşap balıkçı tekneleriyle dolu. Tekneler, Türkiye'deki balıkçı teknelerine göre biraz değişik.

Biraz hediyelik eşya alıp Carrubia isimli mekana oturuyoruz. Güzel bir deniz mahsulleri tabağı 32€. Kalamar, ahtapot, karides ve midyeden oluşuyor. 2 kişi bitirmek gerçekten zor. Bir şişe beyaz şarap ise 10€. Biz Delicata marka lokal şarabı seçtik ve oldukça güzel. Yemeğimizi ve şarabımızı bitirip tekrar Valetta'ya dönmek üzere otobüse biniyoruz.
Valetta'ya vardığımızda hava kararmıştı. Bu da, gündüz ışıklandırılmamış haliyle gördüklerimizi akşam ışıl ışıl görmemizi sağlıyor. Her yer iyice kalabalık olmuş, dönme dolap ve atlı karınca için uzun kuyruklar oluşmuş. Birer sıcak şarap (Mule wine) içip Christmas Marketteki stantları geziyoruz. Sonrasında ise Valetta'nın ana caddesi boyunca yürüyüp 19:30 gibi, gündüz rezervasyon yaptırdığımız Under Grain isimli restorana gidiyoruz.

Under Grain ve Grain Street diye 2 farklı konsepti olan Grain, Michelin yıldızlı. Grain Street, sokak üzerinde de masaları olan, alakart menüsü olan bir yer. Under Grain ise, binanın -1 katında daha şık bir mekan. Rezervasyonsuz gitmeniz pek mümkün değil. En az 1 gün önce giderek veya web sitesi üzerinden yer ayırtmanızı öneririz. Oldukça şık bir mekan olduğu için kıyafetlerinizi seçerken dikkat etmeniz lazım. Benim gömleğimin düğmeleri açıktı ve son düğme hariç kapatmamı istediler. Under Grain'de şefin tadım menüsü veya 2 yemek seçimli menü bulunuyor. Biz 2 yemek seçimli olanı tercih ettik. Bir başlangıç, bir de ana yemek seçimi yapıyorsunuz. İlave olarak da şefin bazı ikramları oluyor. Menü fiyatı kişi başı 80€, tatlı de isterseniz üçlü menü oluyor ve 95€. Şaraplar ise (şişesi) 35-40€'dan başlıyor ve elbette ki zevkinize ve bütçenize göre 2.000€ civarına kadar çıkıyor. Yemekler inanılmaz güzel. Hem sunum hem lezzet hem de çalışanların ilgisi, yemek tanıtımları muazzam. Ekonomik bir yemek değil elbette ama denemeye değer. Hele ki artık Türkiye'de bile güzel bir restoranda benzer fiyatlar sunulurken.
Yemek sonrası biraz daha takılmak istiyoruz ve aynı sokak üzerinden birkaç yanda bulunan Dopo Bar'a gidiyoruz. Gitar eşliğinde rock müzik söyleyen bir müzisyen oldukça keyifli vakit geçirmemizi sağlıyor. Kokteyl fiyatları 9-10€ seviyelerinde.
Geceyi bitirmek üzere Uber ile otelimize dönüyoruz. 10-12 dakikada ulaşıyoruz ve 11€ tutuyor.
3.Gün
Malta'daki üçüncü günümüz 31 Aralık, yani bu gece yılbaşı. Günü yine gezerek geçireceğiz ama akşam için planlarımız var. Marketten atıştırmalık bir şeyler alıp 202 numaralı otobüs ile Mdina'ya doğru yola çıkıyoruz. Otelimize otobüs ile 40 dakika mesafede ama adada otobüsler çok dolanarak gittikleri için süreler bu kadar uzun oluyor. Yol 13 km olduğu için arabayla gitmek ise en fazla yarısı kadar sürmekte.

Mdina'ya gittiğimizde gezmeye başlamadan önce karnımızı doyurmak üzere Is-Serkin Crystal Palace isimli Pastizzi fırınına gidiyoruz. Pastizzi, bir çeşit börek diyebiliriz, İzmir'in boyozunu da andırıyor. Peynirli, mercimekli ve tavuklu çeşitleri mevcut. Oldukça lezzetli ve çok ucuz. Tanesi 0,40€, aynı yerde kahve ise 0,75€. Hemen yanında da bir tatlıcı var, ismi La Brioscia. Buranın da tatlıları güzel diye duyduk ve yedik. Ama Pastizzi üzerine çok gelebilir. Dilim pastalar veya tatlılar 3€ civarında. Artık karnımız da doyduğuna göre gezmeye başlayabiliriz.
Mdina, Malta adasının ortalarında yer alıyor. Tamamen surlarla çevrili bir kale gibi. 1500'lü yılların başında Malta Şövalyelerinin yönetiminde başkentlik yapmış. Sonralarda başkent Valetta olarak değişince halk burayı zamanla terk etmiş ve gün gelmiş artık bir hayalet şehre dönüşmüş. Bu nedenle de Sessiz Şehir (The Silent City) ismiyle anılıyor. Şimdilerde ise oldukça hareketli bir turizm noktası. Her yerde orta çağ esintileri olduğu için kendinizi Game of Thrones dizisinde gibi hissediyorsunuz. Elbette bunun bir diğer sebebi dizinin bir kısmının burada çekilmiş olması. Mdina Kapısından şehre giriyoruz. Her yerde ufak da olsa müzeler var ancak bunlar özel işletme gibi. Girişler genelde 5€. Biz sadece etrafı gezmeyi, sokaklarını turlamayı istediğimiz için müzeler ile ilgilenmedik. Hediyelik eşya dükkanları ve kafeler de ara ara karşınıza çıkıyor. Biz neredeyse her sokağında dolaştık. Tavsiyemiz aynı şekilde sokaklar arasında kaybolmanızdır. Bir ören yeri gibi olmasına rağmen aslında binaların çoğu günümüzde ev olarak kullanılıyor. Yani aslında burası günümüzde de bir yerleşim yeri. Burada tek hoşumuza gitmeyen şey, bu bölgenin trafiğe kapalı olmaması. Yaşayanlar bölgeye arabaları ile girebiliyor ve sokaklarda araba olması her fotoğraf karesinde sizi delirtiyor.
Surların içini turladıktan sonra biraz da dışındaki sokaklarda dolaşıyoruz. Burada da çok güzel, tarih kokan binalar ile karşılaşıyoruz. Bu sokaklardan birinde denk geldiğimiz Ta'Doni isimli kafe, birer kahve içmek ve dinlenmek için hoş bir mekan.

Artık otele dönmemiz ve akşam için hazırlanmamız lazım. Yine 202 numaralı otobüs ile otelimize dönüyoruz. Saat 19:00 için ilk gece gitmiş olduğumuz Naar Restaurant'ta, yılbaşı yemeğine rezervasyon yaptırmıştık. Yılbaşı olduğu için hoş geldin kokteyli, başlangıç atıştırmalığı, çorba, 2 set yemek, tatlı ve kadeh şampanyadan oluşan bir fix menü oluşturmuşlar. Normal menü 85€, vegan menü ise 65€. Şaraplar 30-200€ aralığında. Daha önce de denediğimiz Delicata marka Malta şarabının farklı bir türünü 35€'ya sipariş ediyoruz. Yemekler fena değil, ortam oldukça hoş. Sadece saat 19:00 bu yemeğe gelmek için biraz erken. Hatta biz ilk vardığımızda kapı bile açılmamıştı. Ancak erken gelmeyi tercih etmemizin sebebi, yemeğimizi yedikten sonra kutlamalar için Valetta'ya gitmek istememiz. Saat 23:00'a doğru mekandan ayrılıp Uber ile Valetta'ya gidiyoruz.

Valetta'da yer alan St. George's Meydanı'nda yılbaşı kutlamaları yapılıyor. Bunun için kurulan devasa sahneyi ve yapılan hazırlıkları bir gün önce görmüştük. Vardığımızda, 10 binlerce insanın meydanı nasıl doldurduğuna şahit oluyoruz. İnanılmaz bir kalabalık. İlerlemek, sahneye yaklaşabilmek imkansız. Meydanın uzak bir köşesine kadar girip konseri izliyoruz ve son dakikaları sayıyoruz. Saat tam 00:00 olduğunda gerek sahnedeki ışık, lazer, ateş şovları, gerekse havai fişekler muhteşem bir atmosfer yaratıyor. Bu kadar kalabalık bir ortamda dahi herkesin modern ve saygılı oluşu, taşkınlık yaratmayışı aklımıza hemen "Aynı bizim ülke :)" düşüncesini getiriyor.
Yeni yıla girdikten bir süre sonra kalabalık azalmaya başlıyor ve biz de hemen arka sokaktaki, daha önce de gittiğimiz Dopo Bar'a oturuyoruz. Birkaç içki içip otelimize dönmek üzere Valetta'nın girişine gidiyoruz. Buradan normalde otelimizin o tarafa giden otobüs var ama saat nedeniyle sefer sayısı çok az. Uber ile gitmek isteseniz 10-11€ ama kalabalık sebebiyle Uber veya Bolt bulmak imkansız. Taksi ise normalde 20€ civarı tutuyormuş ama yılbaşı olduğu için 30€. Başka çaremiz olmadığı için mecburen taksi ile otelimize dönüyoruz. Ve son güne başlamadan önce dinlenme zamanı.
4.Gün
Yılbaşı gecesinin yorgunluğu ile ne yazık ki güne biraz daha geç başlıyoruz. Hatta tembelliğimiz otel personelinin "Hadi odayı boşaltın" uyarısına kadar sürüyor.

Bugün rotamız yakınlar olacak, o nedenle odayı boşaltıp, valizleri resepsiyona bıraktıktan sonra sokaklara düşüyoruz yine. Balluta Bay yakınlarında deniz manzaralı Peppi's Restaurant güzel görünüyor. Bir de balkonda yer bulunca hemen oturuyoruz. Ne yazık ki yemekler pek iyi değil. 1 pizza, 1 tortilla, 2 kola için 32€ ödüyoruz. Bu lezzete bu fiyat kesinlikle çok fazla.

Hava önceki günlere göre biraz daha serin ancak yeni yılın ilk günü diye midir bilmem birçok insan denize giriyor. Biz de hevesleniyoruz ve Balluta Bay'in kumsalına gidiyoruz. Benim için bu havada denize girmek imkansız ama Zennure önce ayaklarını sokuyor ve sonrasında cesaret toplayıp denize giriyor. Zaten buna niyeti olduğu için mayosunu yanına almıştı bile. Birkaç dakikalık bir deniz keyfi de olsa 1 Ocak'ta denize girmek her zaman yapılabilecek bir etkinlik değil. Bu nedenle bu fırsatı güzel bir hatıraya dönüştürmek güzel. (Ben yine de girmem)
Deniz sonrası kuruyup gezmeye devam ediyoruz. Bir o tarafa, bir bu tarafa derken Torri ta' San Ġiljan - Paceville (2,5 km) arasında gidip geliyoruz. En sonunda ise yine bir müdavimlik yapıp gezimizin ilk mekanı olan Cafe Cuba'ya oturuyoruz. Happy Hour sebebiyle kokteyller 1 alana 1 bedava şeklinde. Aperol Spiritz için 6,5€ ödeyip 2 bardak içiyorum. Türkiye'de bir bardağı bile daha pahalı. Happy Hour ile 1 alana 1 bedava kampanyasını siz bilmeseniz bile uyguluyorlar. 2 kişi bir içki isteyip, bedava olanı ikinci kişi içemiyor. Yani herkes bir sipariş veriyor, bir de bedava alıyor. Ama işin komiği bedava olan ikinci içkinizi de aynı anda getirmeleri. Masa bir anda bardak doluyor.
Saat 16:30 gibi otele gidip valizlerimizi alıyoruz ve Uber çağırıp 15 dakikalık havalimanı yolculuğuna başlıyoruz. Yine 14€ tutan araba yolculuğumuz Malta Havalimanı'na saat 17:00'da varışımız ile sonlanıyor.

Biniş kartlarımızı almak için kısa bir sıraya giriyoruz ama nedenini anlamadığımız bir şekilde bu sefer her şey yavaş ilerliyor. Yaklaşık 50 dakika sonra ancak biniş kartlarımızı alıyoruz ve lounge'a geçiyoruz. Malta Havalimanı'ndaki La Valette Club, belki de bugüne kadar gördüğümüz en güzel loungelardan biri. Yiyecek çeşitleri ve lezzetleri, içki çeşitliliği, Türkiye'ye dönüş öncesi son bir keyif yapmamızı sağlıyor. Hatta keyfimiz o kadar iyi ki neredeyse uçağı kaçırıyorduk. Uçağa son anda en son ikimiz biniyoruz. Resmen bizi bekliyorlar kapıyı kapatmak için.
Artık vakit geldi. 19:55 THY uçağımız zamanında kalkış yapıyor ve bizi ülkemize geri götürüyor. Türkiye saati ile 00:15'te İstanbul'a varıyoruz.
コメント